0

Alkol yasağından sonra; Ak Parti Hükümeti eşittir lV. Murad oldu..
O değil de kimse sosyal medyada isimlerinin başına "efes" koymadı..
Bu ara çok günah yasaklandı, başımıza bi şeriat gelmesin?

0



Ne yazarsam yazayım her şeyin kendime ait olması konusunda kendimi alıştırmaya çalıştım. Özellikle de bu sayfada, ancak buna rağmen hoşuma giden şeyleri taşımadan da edemiyorum..

Geçenlerde başımızdan bir olay geçti, onun nezdinde kaleme alma ihtiyacı hissettiğim bir yazıydı bu. Ancak kalemimin kendini yeterince hazır hissetmediğini düşündüğüm için ileride derlenmek üzere alıntılarla bırakacağım..

Bir kadını ağlatırken çok dikkat edin..

Çünkü Allah gözyaşlarını sayar..
Kadın; erkeğin kaburgasından yaratıldı.
Ayaklarından yaratılmadı; ezilmesin diye..
Üstün olsun diye başından da yaratılmadı ama göğsünden yaratıldı; eşit olsun diye..
Kolun biraz altında, korunsun diye; Kalp hizasında sevilsin diye..


Ve Aziz Nesin - Bir Kadını Ağlatmak demiş;

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.
Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra.


Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok!


Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü.

Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. 


Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.

Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı...


Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.


Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...


İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.


Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar.


Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların.


E.. o zaman niye sarılsınlar ki!

Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.
Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.
Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!

Sahi noldu bize?

Posted: by Bursevi in .
2




Topu atan alırdı. Bizden 1-2 yaş büyüklerimize abi diyecek kadar saygılıydık. Su kücüğün söz büyüğündü her zaman.. Küfür etmeyi bile bilmezdik çoğu zaman.. Kızarma gibi özelliğimiz vardı. Utanma duygusu ile büyüdük biz.. Top oynarken forvette Hagi defansta Bülent Korkmaz'dık.. Kaleye geçince Taffarel oluverirdik bi anda. Sevgilimiz yoktu ama sevenlerimiz vardı. Belli eden bi hareket yaptı mı oooo anlayalım lafı çıkardı koro halinde herkesin ağzından aynı anda. Erkeklerle kızlar toplandığında yakar top oynardı. Yine de centilmen adamdık biz yakmazdık bile bile kızları.. Amacımız kötü olmadı hiç bi zaman.. Karnımız acıkırdı öğle vakti güneşin altında "anneeee yarım ekmek yap" derdik.. Sepetle gelirdi ekmeğimiz. Bakkaldan kola alırdık bazen, veresiye defterine yazdırırdık. Babamın haberi var abi nidalarıyla.. Dudağımız patlardı , kimse dayak mı yedin demezdi o zamanlar.. Çünkü kimse kimseye zarar vermezdi. Ya düşmüşüzdür ya da top gelmiştir.. Her hafta dizimizde yara olurdu, kabuk tutardı. Soyması da bi zevk , kaşıması da bi zevkti.. Sabah namazıyla çıkardık sokaklara, akşam ezanıyla dönerdik yine evimize.. Tasolarımız vardı, bazıları erken kalkar inerdi sokağa biz o " çıt, çıt " sesiyle uyanırdık.. Bi kaybettik mi , oturur ağlardık kimi zaman gitti "Misty tasom, Ash tasom " diye.. Zor çıkardı çünkü cipslerden. Bisiklete biner hava atardık arkadaşlara. 2002 senesi Dünya Kupası maçları esnasında sokağa çıkma yasağı getirirdik kendimize.. TÜRKİYE maç yapacak diye yüzümüzü boyardık televizyon karşısında. En kötü hareketimiz , bisiklete pompa eşliğinde havalı korna yapmaktı belki de. Gürültü yapardık, arka lastiğe sıkıştırırdık pet şişeyi motosiklet havası katardık. Yeni dökülmüş asfaltın üstünde çıplak ayak koşmanın zevkini yaşadık biz! Sonunda zenci ayağımız olsa da.. Bizim için en büyük mutluluk, Bugs Bunny bitti zannederken arkasına yeniden bir bölüm başlamasıydı belki de.. Oturur izlerdik. Biz iyiydik , güzeldik.. Noldu bize diye sormak bile, tüm bunları yaşayanlarda bi kaç göz yaşına sebep olur belki.. Çünkü içimizde hala o çocukluğumuz ve anılarımız var..

Ha unutmadan, camiye girip içtiğimiz suyun tadı hangi damacanada?

Göz göze de mi gelmeyelim?

Posted: by Bursevi in . , , ,
2




Türk bayrağı gibiyim..
Gözlerimin biri kan kırmızısı diğeri güvercin beyazı..
Sabah yataktan kör olduğum hissiyle uyandım.
Gözlerimi açamıyordum. Zira sol gözüm sanki hiç açılmamak üzere kapanmıştı.
Birden dejavu oldum. Neyse ki daha önce benzer tabloyu yaşadığımdan dolayı şoku atlatmam geç olmadı. Göz iltihabı kapmıştım. Geçen yıllardan elimde kalan göz damlası geldi aklıma.

İlk kez yaşadığım andaki panik hiçbir yerde yok. Uykudayım, gecenin 3'ünde aniden uyanıyorum. Gözüm kapalı, sürekli yaş geliyor ve içine sanki hiç çıkmayan kum tanesi kaçmış gibiydi. Üstelik mükemmel bir acı veriyordu. Gözümü kaybedeceğimi düşündüm. Direk Mustafa abiyi aradım telefona çıkmadı. Hamza abiyi aradım. 4. arayışımda açtı. Hafta sonu olduğu için hastanede doktor bulamayacağımızı gitsek bile acilde sabaha kadar doktor bekleyeceğimizi söyledi. Pek önemsemedi. Hemen interneti açtım ve sebebi ne olabilir diye acı içinde aramaya başladım. Göz hastalıkları vs. derken göz nezlesi teşhisine benzer bir durum gördüm. Bir de ne yazsın, zamanında müdahale edilmediği takdirde göz kaybına kadar gideceği yazıyordu. Dayanamadım, sabahın ilk ışıklarıyla doktorun yolunu tuttum.  Yahu inanabiliyor musunuz? Bir an ciddi ciddi gözümü kaybedeceğimi düşündüm. Göz yaa bu göz, Allah'ın verdiği en büyük nimetlerden bir tanesi. Kaybedilmesi durumunda insanın psikolojisini hayal edebiliyor musunuz? Neyse doktora vardım, sıram geldiğinde hemen durumu izah ettim. Göz nezlesi olabileceğinden şüphelendiğimi söyledim. Ufak bir kontrolden sonra göz nezlesinin her iki gözde gerçekleştiğini ben de olanın ise sadece göz iltihabı olduğun ardından reçeteye yazdığı damlayı düzenli kullanırsam bir kaç gün içinde iyileşeceğini belirtti. Neyse ki içim rahatlamıştı. Dediğini harfiyen uyguladım ve işkence dolu iki gün son buldu.

Şimdi duruma alışık olduğumdan pek paniklemedim ama yine de verdiği rahatsızlık günümü zehir etmeye yetti. Anlaşılan bir kaç gün daha etkisini sürdürecek.

Yurttaki elemanların ne oldu, neden oldu sorularına maruz kalmaktan onlara cevap yetiştirmekten gına geldi. O da yetmiyormuş gibi "harama bu kadar bakarsan böyle olur" diye takılmalar mı dersiniz (: Yoksa "çayın bilmem neyini pamukla ıslatıp göz ucuna sürmelerden" bahseden kocakarı ilacı tavsiyeleri mi dersiniz (: Daha neler neler (:

Yahu kaç zamandır gözlerimi sakınmaktan kaç takla attığımı ben bilirim, yapılan yorumları duyunca gülmemek için zor tutuyorum kendimi (:
Ne yapalım arkadaş yani? Göz göze de mi gelmeyelim (:

O değil de üzerimde nazar olduğunu farkettim. Zira çayhanedeyken, çay doldurmak üzere elime aldığım bardak da çatırt diye elimde kırılınca gerçekten nazar olduğuma kendimi inandırdım (:

Neyse velhasıl kelam göz büyük nimet, günüm her ne kadar zehir olsa da arada bu nimetin farkına varıp şükretmem gerektiğinin farkına varıyorum en azından.
Mevlamın her verdiğinde bir mesaj, her aldığında ayrı bir hikmet var.
Dolayısıyla şikayet etme lüksümüz yok diyor gözlerimin daha fazla yaş akıtmasına engel olmam için yazımı burada noktalandırıyorum (:
Selametle..