0
Güven vermeyen, kişiliksiz ve karakter yoksunu birisinin mürekkebinden..
Okula zorla gönderilen haylaz öğrenciye ilkokul birinci sınıfta öğretmeni, bir köpek resmi üzerinde çeşitli işlemler olan ödev vermişti. Ödevin amacı ise önce köpek resminin üzerinde bulunan işlemleri yapıp ardından köpeği istediği bir renge boyamaktı. Ama haylazlığından mıdır yoksa bir iletişim kopukluğundan mıdır bilinmez, işlemleri yaptıktan sonra köpeği gök kuşağı gibi pastel boya setinde yer alan bütün renklerle boyamıştı. Sonuç itibariyle ortaya çok renkli bir köpek çıkmıştı. Tabii hâl böyle olunca ertesi gün, stajer öğretmenleri başta olmak üzere tüm sınıf arkadaşlarının alay konusu olmuştu.
Arkadaşlarının ona gülmesi ayrı bir şey, öğretmen dediği kişilerin bunu alay konusu yapması ap ayrı bir şeydi onun için.
Bu durumun 7 yaşındaki bir çocuk için ne kadar utanç verici bir durum olduğunu bir düşünün.. Arkadaşlarının alay konusu olmak onu ziyadesiyle üzmüştü ancak öğretmen dediği kişilerin aldığı tavır ise onu en çok yaralayandı. O yıllarda babasını gurbet ellere yollamış, ilgiye en muhtaç olduğu yıllarda dışarıdan ona destek olabilecek kişiler yalnızca öğretmeleriyken, bunu alay konusu yaparak onu resime hatta çevresine küstürdüler. Belki farkında değillerdi, ama yaptıkları (yapmadıkları) resime gülünen o çocuğun içine kapanık birisi olmasına neden olmuştu. Onu arkadaşlarından ve toplumdan soyutlanan birisi olmaya sevketmişlerdi. Hiçbir durumda kendisini savunamayan, haklı olsa bile haksız konuma düşen, hep problemli biri olmasına sebep oldular...
Okulunu değiştirdi, yeni okulunda yaşadığı 2 yılda içine kapanıklığı karakteristik denilerek yek başına bırakıldı ve eziklik psikolojisini burada da atlatamadı.
Tekrar okulunu değiştirdi.
Yeni öğretmeni ondaki bu ketumluğun, içe kapanıklığın üzerine gitti.
Hocasının, onun ders defterlerine çizdiği şekilleri farketmesiyle ilgisi arttı.
Gösterilen ilgiden memnundu, bir şeyler yerinden oynayabilirdi ancak yılların verdiği problemi aşmasına yetmiyordu. Bir süre sonra öğretmeninin ilgili yaklaşımı onun içinde birikenleri bir tarafa bırakmasına neden oldu.
İlk olarak, bireysel çabalarıyla ilçede düzenlenen resim yarışmasına girdi. Derece aldı.
Bu başarı onu körükledi ve en samimi olduğu, tek çocukluk arkadaşıyla okulunda açılan resim kursuna gitmeye başladı.
Ortaokul yıllarında düzenlenen resim yarışmasında 3.'lük aldı.
Lisede yaptığı resimler ilgi uyandırdı.
Sergiye giden çalışmaları oldu...
Çeşitli özel, ailevi sebeplerden başka eğitim yıllarında yaşadığı bir takım maceralardan sonra soluğu Marmara Üniversitesi Takı Tasarımı bölümünde aldı. Farklı ufuklara yelken açmıştı.
Her şeye rağmen, her yaşadığına rağmen...
İlkokulda resmine gülünen o çocuk, her resmini ve her çizimini gizli yaptı.
O yıllarda, yaşananlardan kalan bir izdi bu.
Birisi ona bakarken yazamaz, çizemezdi..Şimdilerde ise tekrar bir yol ayırımında..
Sebep: Üniversitede derslerde bir çizim yapmaması ve verilen çizimleri sonradan yapıp getirmesi kuşku uyandırmış, yaptığı çizimlerin ona ait olmadığı iddaa edilmişti.
O okulda yokken, sınıf ortasında arkadaşlarının yanında hocası tarafından çoktan bir senaryo yazılmıştı bile..
"Resimleri başkasına yaptırıyor!"
Evet, o çocuk bendim!Meğer ben neymişim...
Hani derler ya; "kalemim kırıldı" diye.. Herkesin kalemi hayatla ilişiği kesilerek kırılmaz.
Benim kalemim bu şekilde kırıldı.. Çizime olan ilgim, kalemim ilk o zaman başlamadan bitirilmişti.
Ancak yıllar sonra en sevdiğim hocam tarafından böyle bir ithamla karşı karşıya kalmam yeniden bir yol ayrımına gelmeme neden oldu.
Ancak yıllar sonra en sevdiğim hocam tarafından böyle bir ithamla karşı karşıya kalmam yeniden bir yol ayrımına gelmeme neden oldu.
Bir Tasarımcı olma yolunda ilerlediğimi ve devamlı çizimlerle haşır neşir olduğumu bilen bilir.
Hele ki çizime olan ilgimin mazisinin çok eskilere dayandığını beni yakinen tanıyanlar daha iyi bilir.
Küllerinden doğan o çoçuk yıllar sonra üniversitede benzer bir senaryo ile karşı karşıya..
Yaşanılanlara değinmiyorum bile, söylenenleri şahsıma hakaret sayıyorum..
Sadece kırgınım ve hatırladıkça da kırgınlığım artıyor.
Yaşanılanlara değinmiyorum bile, söylenenleri şahsıma hakaret sayıyorum..
Sadece kırgınım ve hatırladıkça da kırgınlığım artıyor.
Yalnız böylesine bir öğrenci yetiştirdikleri için üzerimde emeği geçen tüm öğretmenlerim başta olmak üzere özellikle Yusuf Yasa Güreşçi ve Birsen Yıldız'a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Belki ben giderim, adım kalır..
Belki ben giderim, adım kalır..
Veda ederken; "O" her şeyi işiten, gören ve bilendir...
11 Nisan 2012
Süleymaniye
Süleymaniye