Birbirimizin siyasi pişmanlıkları olmayalım..
Her geçen gün kan kaybediyorum. Arkadaş kitlem bir bir eksiliyor. Herkes beni sevmek zorunda değil deyip geçiştiriyorum. Lakin son zamanlarda gördüm ki muhabbetinden keyif aldığım, ilkokul arkadaşlarım, yanında vaktin nasıl geçtiğini anlamadığım birçok arkadaşım, derslerinde gülüp geçtiğim hocalarım, sokakta maç yaptığım, taso oynadığım çocukluk arkadaşlarım şimdilerde bir bir beni arkadaşlık listelerinden çıkarıyor..
Peki neden? Siyaset yüzünden..
Son zamanlarda sık sık duyar oldum; Kusura bakma arkadaşım, görüşlerine katlanamıyorum, söylediklerini hazmedemiyorum..
İnsan başta ego yapıyor, senin bir düşüncene bile katlanamayıp arkadaşlıktan çıkaran kişiyle ne muhabbetin olabilir ki deyip geçiştiriyorsun. Ama artık kaldıramıyorum. Sevinebilirsiniz. Kendinize gurur duyabilirsiniz. Uzaklaşanlar o kadar arttı ki aman şu kırılmasın, aman şu şundan nem kapmasın diye diye bir şey yazamaz oldum. Mizah yaptım üzerine alınan sövdü geçti, yorum yaptım ne dinim kaldı ne imanım, bir atıfta bulundum onun bunun zümresine dahil olundum.
Arkadaşlar benim ben Muhammet! Çocukken top koşturduğunuz arkadaşınız Muhammet..
Birlikte taso oynayıp mahallede yenilmedik arkadaş bırakmayan Muhammet..
Top oynarken camınızı kıran komşunuzun oğlu Muhammet..
Bakkalına borç yapıp daha sonra verirsin dediğiniz Muhammet..
Birlikte ders çalıştığınız, çizim yaptığınız arkadaşınız Muhammet..
Sessiz sakin öğrenci profili çizen öğrenciniz 1214 Muhammet..
Gezdiğiniz tozduğunuz, beraber vakit geçirdiğiniz arkadaşınız Muhammet..
Her şeyinizi emanet ettiğiniz, sabahlara kadar sokakta volta attığınız, gönül meselenizde yanınızda olan, eve aldığı ekmeği yolda sizinle paylaşıp eve ekmeksiz giden arkadaşınız Muhammet..
Parti veya ideoloji bilmeyen, ama yanlış ama doğru ama eksik ama fazla her zaman olduğu gibi doğru bildiğinin peşinden giden çocukluk arkadaşınız Muhammet..
O partinin ya da bu cemaatin ideolojisini yansıtan Muhammet değil..
Tuttuğum taraf veya ideolojisini desteklediğim cemaat seçimi kazanmış ya da kaybetmiş ne yazar..
Ben sizi kaybedince daha çok üzülüyorum bilesiniz.
Hele hakaretleriniz, canımı en çok yakanlar onlar..
"İnsanlar mizah ve şaka yapabilirler. Fakat bazı konular vardır ki onlar asla şakaya gelmez. Orada ciddî olmak insanlık borcudur. Bayrakla alay edemezsin. Millî tarihle eğlenemezsin. Kuran'ı mizah konusu yapamazsın. Aile namusunu hiçe sayamazsın. Bunlar millî mukaddesattandır. Millî mukaddesatı olmayan millet, millet değil hayvan sürüsüdür.."
Benim mukaddesatıma, düşüncelerime, aileme, değerlerime dahi saygı duyamıyorsanız, bunca yıllık samimiyeti ve arkadaşlığımızı bir çırpıda silip atabiliyorsanız, bunu hakarete kadar götürebiliyorsanız çıkarın beni arkadaşlık listenizden. Rica ederim, önceden olsa ergenlik derdim. Parça parça dökülmenizdense bir anda gitmeniz beni daha mutlu edecektir.
Her ne kadar bunu yansıtamasam da ben hayattan siyasilerle değil, sizlerle keyif alıyorum.
Duvarınızda paylaştığınız bir resim, yazdığınız bir mesaj, attığınız bir mail, aradığınız bir dakika..
Siz farkında olmasanız da, benim bunlarla günlerce süren mutluluklarım oldu.
Göremesem de, görüşemesem de hepinizden bir parça taşıdığımı bilin.
Yılların verdiği samimiyeti bir çırpıda silebileceğiniz kadar değerli değil hiçbir şey..
Unutmayın, siyasiler gider, siyasiler gelir..
Ama bir dost, bir arkadaş, bir sevgili gider; bir daha da geri gelmez..
Keşke kızgın olsam, kızgınlığım geçer ama değilim.
Yalnız kırgınlıklar geçmiyor.
Hiçbir zaman anlaşıldığımı sanmıyorum, anlaşılamayacağım da..
Ama yine de aramıza siyaset girmesin. İdeolojiler yüzünden birlikteliğimizi yitirmeyelim..
Yolda karşılaşırken bir merhabanızı bile esirgediğiniz, önünüze bakıp görmezden geldiğiniz birisi olmayın..
Siz bu değilsiniz.
Birbirimizin siyasi pişmanlıkları olmayalım..
1
Her şey tersten giderken..
Posted: by Bursevi in . Gökyüzü, Günü tersten karşılarken, Karalamalarım, Nağmeler, TerslikSabahattin Ali - Eskisi Gibi
Posted: by Bursevi in . Eskisi Gibi şiiri, Nağmeler, Sabahattin Ali, Sabahattin Ali şiirleri
Eskisi Gibi
Seneler sürer her günüm,
Yalnız gitmekten yorgunum;
Zannetme sana dargınım,
Ben gene sana vurgunum.
Başkalarına gülsem de,
Senden uzakta kalsam da,
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sanavurgunum.
Dağları aşınca başım,
Geri kaldı her yoldaşım,
Gel sevgilim, gel kardaşım,
Ben gene sana vurgunum.
Gönlüm seninkine yardı,
Aynı şeyleri duyardı;
Ayaklarımız uyardı...
Ben gene sana vurgunum.
Sabahattin Ali
Vicdanımızı yitirmişiz. Çok vicdansız bir toplum olmuşuz.
15 yaşlarındaki ayakkabı boyacısı genç, zabıtadan kaçarken ayağı kayıyor ve çamurlu su kütlesine düşüyor.
Zabıta, nasılsa çekti çekeceğini diyerek çekip gidiyor..
Çocuk; Kirli, ıslak üstüne başına aldırmadan, kırılan dört tarafa dağılan malzemelerini toplamaya çalışıyor kanayan eline koluna rağmen..
İşte o an bir kez daha anladım ki vicdanını yitiren İstanbul değilmiş, insanlıkmış. Bir vicdan sahibi de durup yardımcı olmuyor. Korkmayın elleri boyadan kapkara kesilen, üstü çamur olan bu çocuğun elinin kiri bir çoğumuzun mücadelesinden çok daha temiz, kirletmez.
Malzemelerini toplamasına yardımcı olurken tek kelime edemiyorum. Mahcubiyetinden, sanki bir suç işlemişcesine o da konuşamıyor.
Kardeşim mahcup olması gereken sen değilsin, başın dik dursun. Sana bunu yaşatanlar mahcubiyet duysun. Ailesinin tek geçim kaynağı olan bu çocuğun bam teline dokunmak yürek ister. Ben kolay kolay ağlamam, yaşam mücadelen, dik duruşun gözlerimi doldurdu genç kardeşim.. Cebimde fazlası olsaydı da verseydim. Sana bunu yaşatanlar utansın. Allah bu dünyada sana sabır versin..
Bir kez daha adaletine dünya..